Sanat: İnsan Eliyle Bırakılan Miras #BizeHASröportaj

1 Nisan 2021

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından ilk kez 1982 yılında düzenlenen İstanbul Film Festivali, bu yıl 40. yaşını kutluyor. 1 Nisan’da çevrimiçi başlayacak olan 40. yıl gösterimleri Mayıs ve Haziran aylarında çevrimiçinin yanı sıra sinema salonlarında ve açık hava sinemasında devam edecek. Sinemamızın yeni yapımlarından uluslararası festivallerde ödül kazanan filmlere, dünya sinemasının seçkin örneklerinden klasiklere uzanan zengin bir programa sahip olan festivalin afişleri bu yıl Kadir Has Üniversitesi mezunu kolaj sanatçısı Selman Hoşgör tarafından hazırlandı.

2013 yılında KHAS Sanat ve Tasarım Fakültesi Grafik Tasarım Bölümü’nden mezun olan ve ardından Londra’daki Central Saint Martins’de illüstrasyon ve tipografya üzerine eğitim alan Hoşgör, fotoğrafların, tipografik öğelerin ve canlı renklerin iç içe geçtiği kolaj çalışmaları ile dikkat çekiyor.

Dünyaca ünlü markalara ve dergilere kolajlar tasarlayan Hoşgör, İstanbul Film Festivali afişlerinde, festivalin 40 yıldır sinema sanatçılarını, yönetmenleri ve izleyicileri birleştiren yapısından ilham alıyor. Rengârenk tasarımlarında, festivalin kurucularından Onat Kutlar’ın “Sinema bir şenliktir” sözünü haklı çıkarırcasına, Agnes Varda ile Cüneyt Arkın’ı, Claire Denis ile Şener Şen’i, Alfred Hitchcock ile Türkan Şoray’ı buluşturuyor.

Mezunumuz Selman Hoşgör ile festival için hazırladığı çalışmalar ve ilham veren kolajları hakkında konuştuk.

KHAS Grafik Tasarım Bölümü’nde ve sonrasında aldığınız eğitimler kariyerinizi nasıl şekillendirdi?

Kadir Has’ta bilgisine çok güvendiğim hocalarım eğitsel ve kişisel anlamda bana çoğu zaman motivasyon sağlayıp beni cesaretlendirdiler. Bu destek yola yeni çıkan biri için çok kıymetli. Bulunduğum alanda temel olarak aldığınız eğitim kadar, arka planda kendinizi geliştirmeye devam edebileceğiniz kişisel çalışmalar içinde olmanız da çok önemli diye düşünüyorum. Hatta bu artık pek çok disiplin için geçerli bir durum. Ben de hem Kadir Has’ta hem de Saint Martins’de eğitimlerim sürerken bir yandan da kendi çalışmalarımı yapmaya devam ettim. Böylece hem pratik kazandım hem de güvendiğim insanlar sayesinde gelişme fırsatı yakalamış oldum.

Çalışmalarınızda özellikle kolaj yöntemini seçiyorsunuz. Kolaj size nasıl bir hareket alanı sağlıyor?

Kolaj benim için çoklu bir ifade yöntemi diyebilirim. Anlatmak istediklerinize odaklanırken ve bunu her defasında farklı bir şekilde yaparken kendi tarzınızı oluşturmak ve korumaktan da sorumlusunuz. İşte bu yüzden kolaj bana oynadığım oyunu her defasında farklılaştırarak, aynı ama yeni olanı sunma fırsatı tanıyor.

40. İstanbul Film Festivali’nin afiş tasarımlarında hangi fikirden yola çıktınız?

Sanatsal faaliyetlerin bir ritüel haline gelmesi ve insanlar için ortak akılda bir çağrışımı olması beni gerçekten çok mutlu ediyor. Çünkü bu aslında insan eliyle bırakılan bir miras. Ve her yeni döneminde insan eli bunu bir adım daha ileriye taşımak için canla başla çalışıyor. Tek başına bu düşünce bile bence bir ilham kaynağı. Buna ek olarak, neredeyse yarım asırlık bir ritüel haline gelen film festivali de aslında cevabını benim için içinde saklıyordu. Köklüydü ama unutulmaya yüz tutmuş veya eski moda olmamıştı. Hep güncellenip güzelleşmişti. Buradan yola çıkarak bize uzun tarihi boyunca pek çok perspektif katan, çok uluslu ama güncel bir çalışma fikri ile afişleri tasarladım.

Siz kimlerden veya nelerden ilham alıyorsunuz?

İnsanın limitli bir kaynaktan beslendiğine inanmıyorum. Gördüğünüz, duyduğunuz herhangi bir şey sizde bambaşka bir duygusal çağrışıma yol açabiliyor. Ama ana hatlarıyla söyleyecek olursam şehirler, bu şehirlerin yaşayan noktaları, duyduğunuz bir müzik veya gittiğiniz bir sergi, ilham kaynaklarınız olabiliyor. Gözümü kapatıp bir hayale daldığımda başlangıç noktam bir dal çiçek de olabilir, dostlarla bir masa etrafında oturulan bir bahar akşamı da. İlham aldığım isimler arasındaysa Paula Scher, Es Devlin, Henri Matisse ve Andy Warhol’u sayabilirim.

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.